CYBER LORD Siber dünyanın sanal odası |
|
| **can dündar şiirleri** | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
İnNoC£nT ACEMİ
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/10 Yaş : 34 Nerden : istanbul
| Konu: **can dündar şiirleri** Ptsi Şub. 01, 2010 12:00 am | |
| **DOSTLUK** Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın… “Nereden çıktın bu vakitte”dememeli, Bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; “Gözünün dilini”bilmeli; Dinlemeli sormadan,söylemeden anlamalı… Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi Köklenmeli hayatında; Sen,her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli. Kovuklarına saklanabilmelisin. Kucaklamalı seni güvenli kolları. Dalları bitkin başına omuz, Yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı… En mahrem sırlarını verebilmeli, En derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; Gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz… Onca dalkavuk arasında bir tek o, Sözünü eğip bükmeden söylemeli, Yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, Asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli Ve sen öyle güvenmelisin ki ona, Övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, “Hak ettim” diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; Günahlarının yegane şahidi… Seni senden iyi bilen,sana senden çok çok güvenen bir sırdaş… Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş…CAN DÜNDAR | |
| | | İnNoC£nT ACEMİ
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/10 Yaş : 34 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: **can dündar şiirleri** Ptsi Şub. 01, 2010 12:04 am | |
| **KAÇ KOPYASINIZ SİZ?**
Hiç düşündünüz mü orijinal kişiliklerinizden kaç kopya çıkarılabileceğini? Kaç farklı hayatı bir arada yaşadığınızın farkında mısınız? İstemeden yaptıklarınız, isteyip yapamadıklarınız, gündüz yapıp gece pişman olduklarınızla nasıl çaresizce başka başka dünyalara doğru kanat çırpmaya çabaladığınızı fark ediyor musunuz? Bir dost nikahının ortasında birden bastıran hüznün, bir büyüğün cenazesinde karşılaştığınız eski bir sevgiliyle çıkagelen coşkunun, sizi nasıl kopya kopya çoğalttığını ve tek bir sizden ne çok sizler yarattığını biliyor musunuz? Sinirli bir hayatı çabucak tüketmek için dörtnala koşturup dururken, bir an olsun durup, geride kaç farklı ayak izi bıraktığınıza dikkat ediyor musunuz? Sahi kaç kopyayız biz? Aynı beden içinde kaç farklı ruh halini aynı anda yaşayıp, kaç farklı kişiliğe bürünebiliyoruz? Bu kişiliklerin hangisi biziz, hangisi fotokopimiz? Hüzünlü bir dağ başında sadece ırmak şırıltısı ve kuş sesleriyle sakin bir hayatı düşleyen bıkkınlar mısınız, yoksa deniz kenarında bile televizyonlarını ve cep telefonlarını elinden bırakamayan gönüllü kent mahkumları mı? Ya aynı anda ikisine birden özenmenizi nasıl açıklayacaksınız? .. Hangi kopyanız ‘Kaçıp gidelim uzaklara’ diyor, siz sıkı sıkıya bu topraklara bağlı dururken? .. Kinler, sevgiler, öfkeler, kahkahalar ve gözyaşlarıyla örtülmüş, çok kopyalı bir hayatı nasıl kendinize bile söylemeye cesaret edemediğiniz bir tur iki yüzlülükle yaşayıp gittiğinizi fark ediyor musunuz? Resmi bir toplantının ortasında, aklınızdan masanın üzerindeki kalın raporun sayfalarından oyuncak uçaklar yapıp, tek tek aşağı atmak geçerken hala büyük bir ciddiyetle kös kös oturuyor olmanızı gülümseyerek mi hatırlıyorsunuz, üzülerek mi? .. Aklınızdan geceni yapamamanın, ruhunuz kopya kopya çoğalırken asıl hayatı tek kopya olarak tüketiyor olmanın bedelini biliyor musunuz? Kopyalarınızı orijinal kimliğinizle konuşturuyor musunuz hiç? .. İçinizdeki canavar, ruhunuzdaki melekle hesaplaşıyor mu? Siz kopya sandıklarınızın bir bileşkesi misiniz? Yoksa kopyalarınız da aslınıza mı benziyor? Bilmeden her kopyada aslınızı yeniden mi üretiyorsunuz? Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç suret bırakacaksınız? Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız? Sahi, kaç kopyasınız siz? .. Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz? .. | |
| | | İnNoC£nT ACEMİ
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/10 Yaş : 34 Nerden : istanbul
| Konu: **AŞK VE TERKE DAİR** Ptsi Şub. 01, 2010 12:08 am | |
| Aşka ve Terke dair
Öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki ne sevebilir ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışınızdır aslında. En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır. çekişmelerinizin nedeni, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Göz yaşlarınız da, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak... Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsizdir. Ölmek var dönmek yoktur. Gün gelir anlarsınız, içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançeri başlar parıldamaya... Orasından burasından eleştirmeye koyulursunuz, Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa... Başkalarını örnek göstermeye, "bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık. Yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya...."diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı. Açıldıkça bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltınızdan. Böyle sürmeyeceğini bilirsiniz, değişsin istersiniz. O, sevgisizliğe yorar bunu... ihanete sayar... Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür. "Ya sev böyle ya da terk et" diye gürler. Bir zamanlar bir gülücüğüyle, alacakaranlığı ısıtan o rüya, Bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır bakmaz yüzünüze, zehir akar dilinden, konuşturmaz. Suçlar, yargılar, mahkum eder. mühürler dudaklarınızı. siler sizi defterden... "iyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşayamayacağınızı bilirsiniz ama böyle de sevemezsiniz. İhanetten kırılmıştır kaleminiz, severek terk edersiniz.... "Madem öyle"nin çağı başlar ondan sonra. Madem ki siz böylesine tutkun iken O hep başkalarını seçmiştir, Madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde günah sizden gitmiştir. Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece.... Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre. Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Delikanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler,sırtına binenler sarmıştır çevresini. Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye. Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla... "bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre.
Ama sonra... Ansızın kulağınıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından, Süzülüp gelen bir korku hatırlatır onu yeniden. Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder, ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz, türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, Yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh şarap içmeyi... Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız... Sular kulağına fısıldasın diye.. Dönüp, "seni hala seviyorum" diye bağırmak gelir içinizden.... Dönemezsiniz. Görmedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu. Ne onunla olur, ne onsuz... Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, Hem "ne olacak sonunda" kuşkusu. Böyle sevemezsiniz, Terk de edemezsiniz. Sürünür gidersiniz!...
Can Dündar | |
| | | | **can dündar şiirleri** | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|